Kader Risâlesi Şerhi
Bediuzzaman Said Nursi
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلٰى اٰ لِهِ وَاَصْحَابِهِ اَجْمَع۪ينَ
1400 seneden beri Ümmet, 73 fırkaya ayrılmıştır. Zamân süreci içinde bu fırkalar çeşitli isimler altında şekil değiştirmiş; günümüzde ise, eski fırkalar yerine yeni fırkalar ortaya çıkmıştır. Meselâ; geçmişte ortaya çıkan Cebriyye, Mu’tezile, Mürcie, Müşebbihe gibi ba’zı firak-ı dálle yerine, bu asırda Kur’ân ve Sünnet’in ahkâmına tarafdâr olmayan yeni dalâlet fırkaları tebârüz etmiştir. Fırka-i dálle, fırka-i dálledir; sâdece şekil değiştirmiştir. Eskide başka isimle, şimdi başka bir isimle olması, işin hakíkatini değiştirmez. Bu fırkaların nazar-ı i’tibâre alınmaması lâzımdır. Ama, “ Seninki sana, benimki bana! ” deyip teblîğin terk edilmesi de uygun değildir. Belki, bürhânlı teblîğle bunların bâtıl efkârını ibtál edip hakkı izhâr ederek, hakta ittifâka çağırmak lâzımdır.
Sadaka, nasıl belâları def’ edip insânın ömrünü de uzatabilir?
İnsân, irâdesiyle işlediği fiiller sebebiyle neden mes’ûliyyeti çeker?
Tekvînî ve teklîfî kaderi bizlere ders veren âyetler hangileridir?
İyiliği isteyen de yaratan da Elláh iken; kul onu nasıl sáhiblenir?
İnsân, niçin işlediği kötülüklerden tamâmen mes’ûldür?
Elláhu Teálâ’nın günâhları ve şerleri yaratmasındaki hikmet ve maksad nedir?
Cüz’î irâde nedir, nasıl bir vücûdu vardır? Mahlûk mu, değil mi?
Kader insânlara mutlak hâkimse, emr ve nehy-i Kur’ân ne olacak?
Teklîfî kaderi îzáh zor iken; tekvînî kaderi anlamak niçin kolaydır?
Levh-i Mahfûz neden zamanla mukayyed değildir?
Kadere îmân etmek neden bu kadar lezzetli ve saádetlidir?
...................
Kader Risâlesi Şerhi
100,00 TL
Satın Al
Kader Risâlesi Şerhi
Bediuzzaman Said Nursi
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلٰى اٰ لِهِ وَاَصْحَابِهِ اَجْمَع۪ينَ
1400 seneden beri Ümmet, 73 fırkaya ayrılmıştır. Zamân süreci içinde bu fırkalar çeşitli isimler altında şekil değiştirmiş; günümüzde ise, eski fırkalar yerine yeni fırkalar ortaya çıkmıştır. Meselâ; geçmişte ortaya çıkan Cebriyye, Mu’tezile, Mürcie, Müşebbihe gibi ba’zı firak-ı dálle yerine, bu asırda Kur’ân ve Sünnet’in ahkâmına tarafdâr olmayan yeni dalâlet fırkaları tebârüz etmiştir. Fırka-i dálle, fırka-i dálledir; sâdece şekil değiştirmiştir. Eskide başka isimle, şimdi başka bir isimle olması, işin hakíkatini değiştirmez. Bu fırkaların nazar-ı i’tibâre alınmaması lâzımdır. Ama, “ Seninki sana, benimki bana! ” deyip teblîğin terk edilmesi de uygun değildir. Belki, bürhânlı teblîğle bunların bâtıl efkârını ibtál edip hakkı izhâr ederek, hakta ittifâka çağırmak lâzımdır.
Sadaka, nasıl belâları def’ edip insânın ömrünü de uzatabilir?
İnsân, irâdesiyle işlediği fiiller sebebiyle neden mes’ûliyyeti çeker?
Tekvînî ve teklîfî kaderi bizlere ders veren âyetler hangileridir?
İyiliği isteyen de yaratan da Elláh iken; kul onu nasıl sáhiblenir?
İnsân, niçin işlediği kötülüklerden tamâmen mes’ûldür?
Elláhu Teálâ’nın günâhları ve şerleri yaratmasındaki hikmet ve maksad nedir?
Cüz’î irâde nedir, nasıl bir vücûdu vardır? Mahlûk mu, değil mi?
Kader insânlara mutlak hâkimse, emr ve nehy-i Kur’ân ne olacak?
Teklîfî kaderi îzáh zor iken; tekvînî kaderi anlamak niçin kolaydır?
Levh-i Mahfûz neden zamanla mukayyed değildir?
Kadere îmân etmek neden bu kadar lezzetli ve saádetlidir?
...................